15 Haziran 2009 Pazartesi

SEO - Search Engine Optimization

SEO, internet sitenizin, arama motorlarında üst sıralarda yeralması için yapılması gereken optimizasyonların tamamını kapsar. İşte internet sitenizin arama motorlarında daha üst sıralarda yeralması için birkaç tavsiye;

1 - Dizinlere Kayıt : Dizinler, web sitelerini kategorilerle kullanıcılara sunar. Dizinlere kayıt, sitenizin daha hızlı indekslenmesini sağlar ve sitenize çok ciddi trafik akışı sağlar. Dizinlere kayıt çok kolay değildir. Dizinlere kayıt için öncelikle siteleriniz bir uzman tarafından incelenir ve uygun görüldüğü takdirde dizine kaydınız yapılır. www.dmoz.org Google tarafından desteklenen dizin hizmetidir.

2 - Site Haritası (Sitemap) Kullanımı : Sitenizi oluşturan sayfaların belirli bir düzen ya da hiyerarşi içerisinde düzenlenmesini sağlayan sitemap hem ziyaretçilerin sitenizde daha kolay dolaşmasını sağlar hem de arama motorlarının sitenizi daha hızlı indekslemesine katkıda bulunur. Sitemap oluşturmak için www.xml-sitemaps.com adresi kullanılabilir. www.sitemapbuilder.net adresinden site haritası oluşturmak için yazılım temin edilebilir.;

3 - Bağlantı Verilmesi : Sitenizin linkinin diğer sitelerde görünmesini sağlayın. Link verdiğiniz sitelerin sizin içeriklerinizle ilgili olduğundan ve arama motorları tarafından karalisteye düşmeyen("ban"lenmeyen) siteler olmadığından emin olun. Sitenizin pagerank değerinin arttırılmasında fayda sağlar. PAgeRank değeri öğrenmek için http://www.iwebtool.com/pagerank_checker adresini ziyaret edebilirsiniz.

4 - Uygun İçerik : Sitenizde hedef kitlenize uygun mümkünse tekil yani başka yerde bulunamayacak içeriklerin oluşturulması her teknikten daha etkilidir. Biraz zaman alsa da sitenizin bu özelliği yoğun ve sadık bir ziyaretçi grubu oluşturur.

5 - RSS Desteği : Sitenizin ziyaretçilerini, sitedeki güncellemelerden anında haberdar etmek için kullanılabilir RSS. Böylece ziyaretçilerinizin sitenizi daha sık ziyaret etmelerini sağlanır.

6 - Doğru Anahtar Kelimeler (Keywords) : Sitenizin içeriğini ifade edecek doğru anahtar kelimelerin seçimi çok önemlidir. Anahtar kelimelerin aranma oranı yüksek olmalı ve mutlaka içeriğinizle ilgili olmalı. Sadece arama oranı yüksek diye sitede gizli metinlerle erişim sağlatmak hem ziyaretçileri haya kırıklığına uğratır hem de arama motorları tarafından "ban"lenmenizi sağlar. Örneklemek gerekir ise sadece arama oranı yüksek olduğu için ve trafik çekmek amacıyla "iphone" kelimesini sayfanın gizli textine yerleştirip sayfanızda organik tarım ile ilgili bilgi veriyorsanız bence sayfanızda ziyaretçi yorumlarını yayınlamayın. Anahtar kelimelerin kullanım yoğunluğunu //www.google.com/trends
adresinden ölçebilirsiniz. Kendi internet sitenizin içeriğindeki anahtar kelimeleri öğrenmek için; www.iwebtool.com/keyword_density adresi kullanılabilir. (Türkçe karakterler için çok uygun bir tool olduğunu söyleyemem)

7 - W3C Standartlarına Uygun Sayfa Yaratmak : Sitenizin World Wide Web Consortium standartlarına uygun hazırlanması, bir çok internet tarayıcıda(IE, Mozilla, Google Chrome, Opera vs.) doğru görüntülenmesini sağlar. Ayrıca arama motorları W3C Standardına hazırlanan siteleri daha hızlı ve doğru indeksler. Sitenin W3C uygunluğunu validator.w3.org adresinden kontrol edilebilir.


www.iwebtool.com adresinden siteniz için birçok ücretsiz analiz tool'una ulaşabilirsiniz.

Her ne kadar internetin sahibi yok desek de arama motorları internet kullanıcılarının en büyük yönlendiricileridir. Bu nedenle sayfanızı ziyaretçilerden önce arama motorlarına beğendirmelisiniz. Ziyaretçi sayısı ve profilini sık sık takip ederek doğru adımlar etik kurallar çerçevesinde atılır ise ve internet sitesinin kullanıcılara gerçekten br katma değeri var ise (Bknz. e-İşletme Modelleme Kriterleri ve e-İşletme Modelleri ) internet üzerinde saygın bir yer elde etmemeniz için hiçbir neden yok.

12 Haziran 2009 Cuma

Ünlüler ve Reklamlar

Ürünler ya da hizmetler için öncelikle bir hedef pazar belirlenmeli ve bu hedef pazara yönelik promosyon faaliyetlerini yürütülmelidir. Aksi durumda promosyon için harcanan para çok verimli kullanılmamış olur. Bu yaklaşımın somut örneklerini daha önceden birçok kere gördük. Çocuklara yönelik ürünlerin, sabahları çizgi filmlerin arasında yayınlanması, ekonomi dergilerinin reklamlarının ekonomi ağırlıklı programların aralarına serpiştirilmesi, futbol maçlarının devre arasında traş köpüğü reklamı vermek, ev hanımlarının beğendiği Mehmet Aslantuğ'un asılı çamaşırlar arasından fırlayıp deterjan tavsiye etmesi, Ahmet Mete Işıkara'nın konut tavsiye etmesi bu yaklaşım için uygun promosyon faaliyetlerine birer örnek.

Tabii ki bu anlamda olumsuz örnekler de mevcut;
Bir meteoroloji internet sayfasında yayınlanan kadın çorabı reklamı gibi. Burada iki sorun var firma ya hedef kitlesini doğru belirlememiş ve "hava durumunu merak eden kadın erkek herkes bu kadın çorabını giyer" ya da hedef kitlesini çok farklı yerlerde arıyor; "Ülkemizin kadınları yemez içmez hava durumunu internetten takip eder." Bu reklam için harcanan paranın geri dönüşünün olduğu düşünülemez.



Bir başka yakın zamanda örnek de; Ebru Şallı'nın banka kredisi tavsiye eden televizyon reklamı. Kredi almak için, global ekonomiyi ve ülke ekonomisini değerlendiren, kendi gelir gider dengesini düşünen insanların bankadan kredi çekmek için tek eksikleri Ebru Şallı'nın tavsiyesiymiş gibi o eksiği tamamlıyor reklam. Ayrıca Ebru Şallı'da bir Tanju Okan sesi yok. Reklamda sadece sesi ile yeralıyor. Burada bankanın hedef kitlesi plates yapan Türk vatandaşları ise sorun yok.


Gelelim akü tavsiye eden Tülin Şahin'e. Bu yaklaşım kısmen daha anlaşılır. Sonuçta akü seçmek işi genelde erkekler tarafından yapılan bir iştir. Ben hiçbir bayanın "İsmail o aküyü alma yanındaki pembe aküyü al" şeklinde akü alımına katkıda bulunduğuna şahit olmadım. Buradaki hedef kitle tarafından reklamın daha çok izlenmesini sağlıyor ama ürünün özellikleri konusunda çok sığ bir bilgi veriliyor; "Akünün rengi gri" Nitekim akü alımı için genelde sürücüleri, servis ustaları yönlendirir. Bu gerçek gözönünde bulundurularak akü hakkında biraz daha fonksiyonel bilgi verilebilir.


Genelde ev hanımlarının beğenisini kazanan ve yeni jenerasyona pek hitap etmeyen Seda Sayan'ın Pepsi reklamında yeralması çok uygun görünmemekle beraber çok da göze batmamaktadır. Bunun nedeni Pepsi'nin yeni promosyon kampanyasının reklamda çok net anlatılıyor olması. Genelde gençlerin tercih ettiği kola için daha uygun ünlü seçilebilirdi. Daha önce Roberto Carlos, David Becham, Jennifer Lopez gibi ünlülerle çalışan Pepsi'nin Seda Sayan kararı sanki hedef kitle gözetmeksizin alınmış bir karar gibi.

Pala bıyıklı Kazım'ın(Şafak Sezer) yıkamacıya kadar gidip kendi adamlarına araba yıkatması da ilginç bir senaryo. Bu tip arabaları pazarlamak için hedef kitle bu karakter midir? Aslında bu karakter ne tür bir hedef kitleye hitap etmektedir? Bu karakteri kullanarak ne pazarlayabilirsiniz? Çakma bir Recep İvedik yaratma çabası mıdır çok net anlaşılmamıştır.


Denizbank'ın bu aralar yürüttüğü reklam kampanyasında kullandığı ünlüler çok geniş bir hedef kitleye hitap etmekte. Beyaz, lise çağındaki gençlerden 30-35 yaşındaki sosyal insanlara kadar herkesin sempati ile baktığı bir isim, Erdal Özyağcılar ise bu geniş hedef kitleyi tamamlayan bir hayran kitlesine sahip. Bu kişiler finans konusunda ukalalık yaptırarak reklam faaliyeti yürütmek(Ebru Şallı örneğinde olduğu gibi) çok anlamlı olmayabilirdi. Bu karakterler verimli bir şekilde kullanılmıştır reklamda.


Doğru malzemelerin ve kanalların kullanılmadığı promosyon çalışmaları genelde ya gereksiz hedef kitleye ulaşmaya sebebiyet verir (Eskimoya buzdolabı satmaya çalışmak gibi) ya da ilgisiz bir kitleye ulaşmaya sebebiyet verir (Harley Davidson sürücülerinin üye olduğu internet sayfasına örgü dikiş nakış dergisi reklamı vermek gibi) Tabii ki pratik hayatta örnekler bu kadar uç değil fakat özellikle sonuçlarının çok somut olarak ölçülemeyen mecralardaki reklamlarda fayda maliyet analizi çok sağlıklı yapılamayabilir. Fakat her işşte olduğu gibi promosyonda da planlı hareket etmek, önce ürünü konumlandırmak ve hedef kitleyi belirlemek ve daha sonrada promosyon kanalları ve araçlarını belirlemek reklamı daha etkin yapacaktır.

5 Haziran 2009 Cuma

Twitter İş Modeli




Bir arkadaşınız geldi size ve "müthiş bir iş fikrim var" dedi. Büyük bir hevesle "hadi anlatsana" dediniz ve anlatmaka başladı; "İnsanlar durumlarını bir yere girecekler, ve birbirlerinin durumlarını takip edecekler" siz fikrin devamını beklerken birbirinize bakıyorsunuz ve arkadaşınız devam etmiyor... Sanki fikir bu kadar. "Eee... bu kadar mı?" diye sorduğunuzda "Ha bir de durum değişiklikleri için 140 karakter sınırı koyalım, veritabanında az yer kaplar, performansı arttırırız" diye ilave etti. bu işe ortak olur muydunuz????

Twitter bu işi yapmakta. Tabii ki herşey bu kadar basit değil. Anlaşılmayan bir iş modeli var Twitter'ın hatta birçok otoriteye göre bir iş modeli yok. "E-İşletme İş Modelleri" yazısını okuduğunuzda Twitter'ı bir modelle tanımlayabiliyor musunuz? Micro-blogging ile bir sosyal ağ hizmeti vermekte twitter. Birçok insan gibi "ne sunuyor?" sorusunun cevabını almak için ben de üye oldum. http://twitter.com/mgocean adresinden beni izleyebilirsiniz.

Facebook'ta uygulamalar geliştirerek tanımlı hedef kitlelerine çok daha rahat ulaşan geleceği gören firmalar, Twitter'ı da kullanarak yeni bir pazarlama kanalı yaratabilir. Ben birkaç araştırma yaptım fakat henüz Türk firmalarının bu adımı atmadığını gördüm. Ford gibi global firmaların CEO'ları Twitter'da kendileri ve firmaları hakkında bildirimlerde bulunarak takipçilerini bilgilendiri ve bir çeşit halkla ilişkiler faaliyeti yürütür. 50Cent, Madonna, Tom Hanks, Shaq, Barack Obama gibi ünlüler de kendileri ve temsil ettikleri kurumlar adına Twitter'daki takipçilerine bildirimlerde bulunuyor. www.exectweets.com adresinden Twitter kullanan şirketlerin üst düzey yöneticilerini kolaylıkla takip edebilirsiniz.

Firmalar, sanatçılar, spor adamları twitter'dan fayda sağlıyor ama Twitter bundan ne kazanıyor? Twitter'ın kurucuları şu zamana kadar ciddi bir gelir elde etmemekle beraber iş modellerinin olmamasını "komik" karşılıyorlar. Twitter'ın kurucuları Evan Williams ve Biz Stone ; acelelerinin olmadıklarını, 2009 içerisinde Twitter üzerinden gelir elde etmeye başlayacaklarını deklare ettiler. İnternet, müşteri segmentasyonu için en uygun pazarlama platformu. Shaq'ı takip eden kullanıcılara spor malzemeleri, Sertap Erener'i takip eden kullanıcılara Türkçe POP albüm pazarlamak için adınızın Philip Kotler olmasına gerek yok. Sosyal Ağ platformları işte bu segmentasyonun yapılmasını ve doğru hedef pazarların oluşmasını sağlar.
İşte Twitter'ın para ürettiği bir model. Sponsorluk yukarıda bahsettiğim execTweets sayfasının sponsoru Microsoft. Twitter'a ufak bir gelir sağlayan bir diğer kanal da SMS'ler. Twitter SMS hizmeti üzerinden bir komisyon almakta. Twitter reklam yayınlamaya çok sıcak bakmamakla beraber geliştirdiği destekleyici ürünlerle para kazanmayı hedeflemektedir.

Twitter'ın nasıl para kazanacağına dair yarışmalar bile yapılmış durumda. Sayfada ya da mesajlar arasına reklam almak, kurumsal müşteriler için paralı bir üyelik sistemi kurmak, belirli bir ücret karşılığı takip edilmesi önerilen kişi ya da kurumlar listesine üye olmak buradan çıkabilecek alternatiflerden.

Bazen, iş modelleri belirli bir büyüklüğe sahip olunduktan sonra netleşebilir. Fakat bana göre bu görüş biraz plansız büyümeye teşvik edicidir ve işletmenizi hiç istemediğiniz bir yöne sürükleyebilir. Büyük bir tekerleğin yönünü değiştirmek daha zordur. Tabii ki büyük tekerleği satmayı hedefliyorsanız durum başka. ICQ'yu AOL satın alana kadar ya da YouTube'u Google satın alana bu iki yaygın kullanılan sistemin ciddi birer gelir kaynakları yoktu. Daha önce yazmış olduğum BCG Matriksinde Twitter "Yıldızlar" kategorisinde. Yıldızlar çok maliyetli ürünlerdir. Bu ürünlerin desteklenmesi için Cash Cow'lara ihtiyaç vardır. Desteklenmediği sürece Yıldız ürünler "Soru İşareti"ne dönüşebilir.

4 Haziran 2009 Perşembe

Geleceği Kazanmak Competing for the Future ( Gary Hamel & C.K. Prahalad )


İki Guru tarafından yazılmış olan ve Business Week'in 1994'ün "en iyi yönetim kitabı" olarak belirlediği Geleceği kazanmak, işletmelerin farklılık yaratmak ve ayakta kalmak adına izlemesi gereken kurumsal stratejileri örnekleri ile beraber anlatır.
Kitap özetle tekdüzelikten ve takipçilikten kurtulunması gerektiğini ifade etmekte. Tabii 400 sayfa bu mesajı vermiyor kitap. Sektör özelinde ve geçmişte yaşanan gerçek deneyimlerle somut stratejiler ortaya koymaktadır.
Genel kavram gelecek hakkında düşünmek ve geleceği inşa etmek. Sektörde ilk olmanın büyük avantajlarını elde ederken, ilk olmanın risklerinden mümkün olduğu kadar kaçınmak.
Üst düzey yöneticiler, zamanlarının %40'ın şirket dışındaki faktörlerin şirkete olan etkilerini düşünmekle geçirmekteler. Bu %40'lık zamanın %30'unda ancak dünyanın, ekonominin ve sektörün 5-10 yıl içerisindeki gidişatı hakkında kafa yormaktalar ve bu zamanın içerisinde ancak %20'lik bir diliminde gelecek için bir vizyon düşünmekteler. Şirket vizyonu için ayrılan zaman bir üst düzey yöneticinin %2,4'ünü oluşturmaktadır. (Bana çok bile geldi bu oran)
Bir şirketin liderliği yakalamasından değil, liderlik yaratmasından bahseder kitap. Hatta lider kalması için tekrar tekrar liderlik yaratması gerektiği ifade edilir. Her ürün ve hizmetin ürün yaşam döngüsünde bir sonu olduğunu düşünürsek 1 kereliğine müthiş bir ürün yaratmak şirkete sadece geçici bir liderlik sağlar. Sony Walkman'i yaptım diye bu üründen 40 yıl ekmek yemeyi hedeflemiyordu. BCG Matriksine göre Walkman ilk çıktığında bir Star'ken bugün Köpek bile değil. (Bu bir hakaret değil BCG matriksinde bir ürün kategorisi) Ürünlerin yaşamdöngüleri her geçen gün biraz daha kısalmakta. (Coca-Cola bu konuda sanırım ölümsüz) Bu nedenle yeni ürünler yaratmak, "pazar payı" yerine "fırsat payı" için mücadele etmek kaçınılmaz bir strateji.
Geleceği Kazanmak 3 Safhadan geçmekte;
1 - Geleceği yaratacak fırsatları ve fikirleri bulmak. Aslında bu aşama, müşterilerden ihtiyaçları için geribildirim alarak ürünleri geliştirmekten çok öte(çünkü bunu bütün rakipleriniz kolaylıkla yapabilir) müşterilerinizin dahi aklına gelmeyecek özellikte ürünler geliştirmekten bahsetmekte.
2 - Bulunan fikir ya da fırsatın hayata geçmesi için gerekli prosedürlerin kısaltılması. Günümüzde artık büyük balık küçük balığı değil, hızlı balık, yavaş balığı yemekte.
3 - Pazarlama Faaliyetleri hayata geçen ürün için uygun hedef pazar belirlemek ve pazar payı elde etmek aynı zamanda pazar payını kaybetmemek.

Herşey kağıt üzerinde çok güzel görünüyor, kulağa hoş geliyor. Peki bunları yapmak için neler yapmak gerekir. Öncelikle geçmişi unutmak gerekir. Özellikle geçmişte yaşanan başarıların bir an önce unutulması, yepyeni fikirlerin üretilmesi için uygun ortamların oluşturulması, şirket çalışanlarının kendilerini rahatlıkla ifade edebilecekleri platformların oluşturulması gerekmekte. Dikiz aynasına bakarak ileri gidilmez.


Gelceğe yolculukta ihtiyacınız olan yakıt; çalışanların duygusal ve mental enerjileridir. Srateji mimari kavramı, şirketi bugünden geleceğe en hızlı ve en az maliyetli şekilde, gereksiz riskleri almadan ilerletmeyi hedefler. Şirketi, vizyonuna ulaştıracak kurumsal stratejiler, birimsel stratejilerle desteklenmeli ve hatta kişisel hedeflere kadar çok net bölünmeli. Fakat şirketin bütün çalışanlarının kurumsal hedef ve o hedefe ulaşmak için gerekli strateji hakkında farkındalıkları olmalı hatta bu hedef ve stratejiye katma değer sağlayacak fırsatları olmalı.

Kısaca bu kitap her üst düzey yönetici ya da şirket sahibi tarafından okunmalı ve hatta ödev olarak özet bile çıkarttırılmalı. Anlatmak, anlamanın en güzel yoludur. Sade anlatımı ve gerçek hayattan verdiği örnekleri ile 15 yıl önce yazılmış olmasına rağmen geçerliliğini koruyan ve koruyacak olan çok faydalı bir kaynak.

2 Haziran 2009 Salı

Proje Yönetimi - Kazanılmış Değer Analizi (Earned Value Management)

Kazanılmış Değer Analizi (EVM ya da EVA) projelerin maliyet ve bütçe ölçeğinde plana ne kadar uygun gittiğini ölçen bir analiz yöntemidir. Projelerin gidişatı hakkında üst yönetim ya da sponsor tarafından gelen takip sorularına; "Çok iyi gidiyor", "Plana uygun gidiyoruz", "Mükemmel" gibi yalan ve optimist cevaplar vermek de bir yöntem. Fakat bu yöntem özellikle projenin son aşamalarına doğru ciddi zararlara sebebiyet verebilir. Herşeyden önce projenin gidişatını kendimize objektif olarak itiraf etmeliyiz ki projenin kötü gidişatını önceden görüp, ilgili önleyici faaliyetleri alabilelim.

Kazanılmış değer analizi için elimizde proje hakkında 3 veri olması gerekir. Planlanan değer, Gerçekleşen değer ve Kazanılmış değer. Bu değerlerin açıklaması için örneğimi çok basit tutacağım. Farzedelim ki kare şeklinde bir arsanız var. Projeniz bu arsanın etrafını çitle çevirmek. Bir usta ile anlaşıyorsunuz; Usta ile, çit maliyeti dahil günlüğü 100TL'ye 4 günde arsayı çevirmek üzere anlaşıyorsunuz. İşe başlanıyor. Siz ustaya ödemeyi her gün sonunda yapıyorsunuz. Usta işe başladıktan 3 gün sonra arsaya gidip durumu kontrol ediyorsunuz. Bir de bakıyorsunuz ki usta 3 gün sonunda sadece 1 kenarı çitle çevirebilmiş. Siz de adama kızıp, son günlüğü vermiyorsunuz ve 3 gün için toplam 200TL ödeme yapıyorsunuz.

Buradaki Planlanan değer(Planned Value); 300 TL'dir yani 3 gün sonunda ustadan 3 kenarın çitle çevrilmesini planlamıştınız ve bunun maliyeti 100(kenar başına planlanan maliyet) X 3 = 300TL'dir

Gerçek Değer(Actual Cost); Herşey yalan cebinizden çıkan para gerçek. Ustaya kızdığınız için 200 TL cebinizden maliyet çıktı.

Kazanılmış Değer(Earned Value); Ustanın çıkardığı iş yani 3 günde projeye katkısı; Sadece 1 kenar yani 100 TL

Kazanılmış değer analizinde 2 önemli Indeks vardır; CPI(Cost Performance Index) ve SPI(Schedule Performance Index).
CPI bütçe açısından projenin durumunu gösterir; Değerin 1 çıkması tam olarak planlanan bütçede projenin ilerlediğini gösterir. 1'in altındaki değerler, planlanan bütçeden daha maliyetli bir şekilde projenin ilerlediğini, 1'in üzerindeki değerler, planlanan bütçeden daha ucuz bir şekilde projenin ilerlediğini ifade eder. CPI formulü; "Kazanılmış Değer" / "Gerçek Değer" dir. Bizim örneğimizde; 100 / 200 = 0,5'tir. proje planladığımızdan daha pahalı bir şekilde ilerlemektedir. Projenin tahmini bitiş maliyeti; "Planlanan Maliyet / CPI" 'dır.
Yani bizim örneğimizde; 400 / 0,5 = 800TL'ye bu cit işlemi tamamlanır. Bu ustayla devam edilirse planladığınızın 2 katı maliyetle biter bu iş hem de ustaya kızıp daha az ödeme yapmış olmanıza rağmen.

SPI süre açısından projeyi yorumlar. Yorumlanması CPI ile aynıdır.
SPI'in formülü "Kazanılmış Değer" / "Planlanan Değer" yani bizim örneğimizde; 100 / 300 = 0,33'tür ki bir proje için çok dramatik bir değerdir. Bu SPI değerine göre Planlanan Süre / SPI formülü uygulandığında projenin tahmini bitiş süresini elde edebilirsiniz. 4 günde bitmesi planlanan çit çevirme işlemi; 4 / 0,33 = 12 günde tamamlanır. Bu usta ya hesap yapmayı bilmiyor ya da hiç dayak yememiş.

Kazanılmış Değer Analizi, bu basit örnekten yola çıkarak daha büyük projelere da aynı mantık ile uygulanabilir. Şirket bünyesinde yürütülen projelerde kazanılmış değerler, projenin o aşamasına kadar insan kaynaklarına ödenen maaş ya da prim ve proje hakkındaki ekstra maliyetler(ulaşım ücretleri, ofis kiraları vs.) olabilir.

Kazanılmış Değer Analizi hakkında bir diğer önemli konu ise; CPI ve SPI değerlerinin projenin başlangıç aşamalarında şekillendiğinin ve belirli bir noktadan sonra bu değerler üzerinde ciddi düzenlemeler yapmanın çok zor olacağıdır. Örneklemek gerekirse; 1 senelik bir projenin ilk 2 ayında CPI ve SPI değerlerimiz 0,8 civarında ise plan üzerinde değişiklik yapılmadığı sürece bu değerin 1'e taşınmasının çok zor olduğudur. Bu nedenle sapmalar tespit edildiği anda önleyici aksiyonların alınmasında fayda vardır. Bizim örneğimize gerçeklersek; 3. gün değil de 1. gün kontrole gelinse ustanın yan gelip yattığının tespiti daha kolay olur ve usta değiştirmek(önleyici aksiyon), 3. günde usta değiştirmektense işi daha az zamanda ve maliyette tamamlanmasını sağlayacaktır.